Barones ve Müzisyen Madam von Meck ve Çaykovski

Goncourt Ödülü sahibi ve Fransız Akademisi üyesi Rus asıllı yazar ve tarihçi Henri Troyat (1911-2007), 1940'lı yıllardan başlayarak geniş okur kitlesine ulaşan romanlarıyla birlikte, bir bölümü Türkçe'ye de çevrilmiş Puşkin, Dostoyevski, Tolstoy, Gorki, Büyük Katerina ve Korkunç İvan gibi özellikle Rus tarihi ve kültürüne ait önemli kişiliklerin yaşamlarını büyüteç altına aldığı yirmiden fazla biyografik yapıtıyla tanındı. Belgeler ve tanıklıklar ışığında derinlemesine gözlemlerle dayanan, yorum gücü ve ustalıkla kullandığı dilsel kurguyla biyografi türünün bir diğer ustası Stefan Zweig'a yaklaşan Troyat, bu yapıtlarında ele aldığı karakterler üzerine özgün yorumlar getirmekten, büyüklükleri ve soylulukları yanında zaaflarını da sergilemekten çekinmedi. Troyat'ın son yapıtlarından biri olan ve Fransa'da 2003 yılında yayımlanmış Barones ve Müzisyen, sadece okurlarımızın değil, geniş okuyucu kitlesinin de ilgisini çekebilecek bir konuya, Barones Nadejda von Meck ve Çaykovski'nin sıra dışı ilişkisine tutarlı bir gözlemci tavrıyla ışık tutuyor. Von Meck, bestecinin dehasına duyduğu tutkuyla beraber, şefkat duygusuyla iç içe geçmiş, hatta kendi bilincinde kutsallaştırdığı sevgisini sınırsız bir maddi destekle birlikte cömertçe sunarken, giderek bir sahiplenme görünümüne bürünecek bu gücü elinde tutmanın kendisine sağladığı inisiyatifleri de sonuna kadar değerlendirmekten geri kalmadı. İlişkileri boyunca asla yüz yüze görüşmeme kuralını sürdüren von Meck'in bir mektubunda yer alan 'Sizinle müziğinizde birleşiyorum ve o anda, hiç kimse benimle rekabet edemez; ben orada hüküm sürüyor ve seviyorum' sözleri, bu sahiplenme duygusun en güçlü, en soylu ifadesi olduğu kadar, belki de anlatının en can alıcı itirafı.   
 
Bu derinlikli anlatıyı 14 yıl boyunca tutkuyla sürdürülen mektuplaşmalar boyunca, adım adım izleyerek yeniden kurgulayan Troyat, yazın dili olarak bilinçle kurduğu, zaman zaman birer tekrar gibi görünen benzer yapıdaki yoğun cümleler ve ifadelerle, kuru bir biyografi/belgesel düzlemini aşarak okuyucunun dikkatini her satırda yakalamayı başarırken, arka planda 19. yüzyıl Rusya'sını ileride geri dönülmez bir toplumsal dönüşüme götürecek tarihsel olgular ve olaylar zinciriyle de anlatısına gerçekçi bir fon oluşturuyor. Çaykovski'nin yaratıcı gücünü de betimleyişinin yanı sıra iç dünyasında yaşadığı çelişkilere ve bunalımlara da ışık tutan yazar, ikilinin bu duygu dolu yolculukları boyunca yaşadıkları çelişkileri, neden ve sonuç ilişkileri kurarak edebi bir yapıt tadında bizlere iletiyor. Giderek aynı zaman diliminde seyahat edilen bir kentin ya da von Meck'in çok sayıdaki malikânelerinde birer saklambaç oyununa ya da sevgi üzerine oynanan bir satranç görünümüne bürünen bu birlikteliği, büyük ölçüde platonik bir sevginin doğasında yatan gerçekler ve ileride beklenmedik bir sona yol açacak tüm açmazlarıyla sergileyen Troyat'ın, Ayşe Öktem'in duru Türkçesiyle dilimize kazandırdığı bu anlamlı yapıtı, sanatla beslenen insan ruhunun derinliklerinin en benzersiz çözümlemelerinden biri. 
 
Murat Özkoyuncu, Andante, 14 Kasım 2011
 
Kapat