Bir işgalin ardından

Hassan Blasim, Özgürlük Meydanı’nın Delisi adlı öykü kitabında, anlattığı öykülerle işgalde yaşananları çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Kitap İnci Ötügen’in çevirisiyle Pan Yayıncılık’tan çıktı.

Bir kentin meydanı onun kalbidir, o meydan için savaşmak ise bütün kentin özgürlüğüdür. Uğruna bedel de ödenir, ölünür… Türkiye’de Gezi direnişinde ‘birkaç ağaç’ dedikleri yerde özgürlük için ölenler vardı, ‘Mesele ağaç değil’I meydanı kazanınca gördük; özgürlüğümüze sahip çıktık…

Hassan Blasim’in Özgürlük Meydanı’nın Delisi öykü kitabı bu noktaya eğiliyor. İran-Irak savaşında meydandaki heykellerin nöbetini tutan direnişçiler, diğer yanda işgalciler… Blasim’in müthiş bir kurguyla yazdığı öykü kitabında 11 öykü var. Her öykü Blasim’in kendi hikâyesine götürüyor bizi. ‘Sığınma kamında kalan herkesin bir hikâyesi vardır, biri gerçek olan, öteki ise kayıtlar için anlatılanlardır…’ diyor kitabın ilk öyküsü olan Kayıtlar ve Gerçekler’de… Pan Yayınları’ndan çıkan kitap mülteci kamplarının gerçek yüzünü ortaya koyarken, Ordu Gazetesi adını taşıyan öyküyü 1980-88 İran-Irak savaşında hayatını kaybedenlere ithaf ediyor yazar. Öykülerle anlattığı Ortadoğu’ya farklı bakış getiren yazar, Bağdat’taki rehine videolarını çekenlerden Sırbistan ormanlarındaki insan ticaretine, Saddam günlerindeki kurumsallaşmış paranoyadan Amsterdam’da yeni bir hayata başlamaya çalışan bir sürgünün kâbuslarına dek uzanan öyküleriyle kendi hayatının da izini sürüyor. 

The Guardian’ın “Belki de Arap edebiyatının yaşayan en büyük yazarı…” diye sözünü ettiği Blasim’in yazdığı her öykü savaşın izinden umudu perçinliyor. Gerçekçi, çarpıcı, bazen dehşete kapılarak okuduğumuz çırılçıplak hikâyeleri Gogol’unkilere benzetmek yersiz olmayacak. 

Yazarın kısa kısa öykülerinde yolculuk yaptığımızda her bir mekân, her bir mülteci kampı, her bir kent, yol ve yolculuk yazarın gerçekten ayak bastığı yerler ve bu yerler Blasim’in hikâyesine baktığımızda koca bir ormana dönüşüyor, nasıl mı?

Bağdatlı yazar, şair, hikâyeci ve yönetmen Hassan Blasim; senaryosunu yazdığı Gardenya ve senaryosunu yazıp yönettiği Beyaz Kil Bağdat Sinema Sanatları Akademisi’nde düzenlenen festivalde en iyi yapım ödülünü alırken, 2013’te yayımladığı Iraklı Mesih kitabı da ‘2014 Independent Çeviri Edebiyatı Ödülü’nü aldı… Bu ödel 24 yıl sonra ilk kez bir Arap’a verildi. 

1998’de Süleymaniye’ye giden sanatçı, Bağdat’ta kalan ailesinin Saddam’ın hışmına uğramaması için Quazad Osman takma adıyla film yapmayı sürdürdü. 2000’de yasadış ıyollardan İran’a, oradan Türkiye’ye geçti. Bulgaristan’a gitmek için, İstanbul’da lokanta ve atölyelerde 1,5 yıl çalışarak para biriktirdi. 

Tam 3,5 yıllık kaçak serüveni oldu Blasim’in ve bu yıllarda işte kendisine hikâyeler, öyküler biriktirdi. İran-Irak savaşının iç yüzünü belki de hiç böyle okumadık. Blasim insanı temele alıp onun etrafında şekillenen acı olaylara odaklanıyor. Tıpkı Ali’nin Çantası’ndaki öyküsü gibi. Ali zulümden kaçarak ve ölmüş annesinin kemiklerini çantasına alarak zorlu bir yolculuğa çıkıyor. Çantadaki umudu, hikâyesi, acısı, gözyaşı ve sevdiği annesi… Siz hiç çantanızda sevdiğinizin kemiklerini taşıdınız mı? Evet Ali taşıdı ve Blasim’in kitabında hikâyeye dönüştü, diğer işgal hikâyeleri gibi…

Blasim’in hikâyelerinde dünya “çok çürük, korkutucu ve acımasız. Korkunç yaradılışını ve likel dönemlerden kalma zehirli dişlerini ortaya çıkarması için hafifçe silkelemek yetiyor.”

Gülşen İşeri, Birgün, 11 Haziran 2015

Özgürlük Meydanı’nın Delisi adlı öykü kitabını incelemek için tıklayın.

Kapat